Benim için 90'larda çocuk olmak her sabah erken uyanıp televizyonda Şeker Kız Candy'i izlemek.
dönen tasolarla jiletçilik, çarkıfelek oynamaktır. bir nesil ülke bayraklarını ve isimlerini bu tasolardan öğrendi.
mahalle maçlarında gol attıktan sonra gol sevincini bebeto'nun gol sevinci gibi kutlamaktır.
game star adlı konsoldan bozma zımbırtılarda super mario oynayıp çılgın atmaktır.
doksanlarda çocuk olanlar için pazar akşamları bizimkiler izlemektir biraz
pazartesinin okul hazırlığı yapılır, sanki pazar değil de pazartesi banyo yapsak olmuyormuş gibi illa pazar günleri banyo yapardık..
doksanlarda, pazar günleri evlerde genelde misafir olurdu ya da biz misafirliğe giderdik..
bir süre evin içinde oturup da illallah dedirtecek kadar çok şey kırar, argo konuşarak anneyi sinirlendirmeyi başarır, nihayet annelerin başından savma amaçlı izinleriyle sokağa çıkardık..
parkda yeterince yorulup, yeterince seksek oynayıp, 9 taş da kazanmadan, üstümüz yeterince kirlenmeden ya da annemiz bizi eve çağırmadan, ev denen şeyin varlığı aklımızda yoktu..
ahhh bir de süper baba vardı ki, cuma akşamları sobanın üstündeki çaydanlıkla beraber hatırlıyorum hala.
yonca evcimik aboneydi o zamanlar, nedendir bilinmez 9.15 vapurunu beklerdi.. sezen hep sezendi..
biz 90ların çocukları ne 80ler gibi siyasi bir karmaşanın ortasındaydık, ne de milenyum çocukları gibi teknolojinin içine doğmuştuk. hem sega hem bilgisayar kullandık,hem rock hem arabesk dinledik, trt nin tek kanal günlerini görmemiş olsak dahi az kanal nedir biliriz.. biz hem erkan yolaç' a, hem cem yılmaz' a güldük, cem özer' in laf lafı açıyorla türkiye’nin ilahı olduğu günleri de hatırlarız..
bir de süper mario vardı mesela, ondan sonra hiçbir oyun kahramanını sevemedim, ondan sonra hiç kimse mantarını taştan çıkarmadı.. bir de hiçbir oyunu bitirmek için bu kadar çok uğraşmadım hiçbir oyunun sonuyla ilgili süper marionun son bölümüyle ilgili duyduğum kadar çok yalan duymadım;
pipetle leblebi tozu yemek, ayrıca meybuzun boyalı kısmını bitirip buz kısmının neden tatlı olamadığını düşünmektir.
barış mançoydu, 10 puan 10 puan 10 puandı. bir çok afrika, asya ülkesini barış mançonun programlarıyla tanımaktı.
son rakamına göre, takımına göre, futbolcu kartlarıyla kapışmak, ütmek fiilini ilk bu oyunla öğrenmekti.
akşam halının üzerinde, yarınki misket müsabakaları için antrenman yaparken, çocukluğuna dönen babanın her atışında misketleri çatır çutur kırmasını hayranlıkla seyretmekti. ilerki yıllarda misketlerin yerini tasolar alırken yavaş yavaş büyümeye başlamış olan nesildir doksanlar çocukları.
güzeldi doksanlar, anılarımı düşünürken fon rengi hep kavuniçidir nedense. belkide çocukluğumu geçirdiğim apartmanın boyası o renk olduğu içindir. kim bilir?
90larda çocuk olmak, sabaha karşı 4-5 gibi uyanıp tsubasanın yeni bölümünü izlemektir. Önceki bölümde çekilen ve gitmek bilmeyen şutu kaleci wakabayashi'nin kurtarıp kurtarmayacağını merak ederek, ailedekilerden gizlice sessiz sedasız açarsınız televizyonu.