İşçi ve emekçileri anlatan en iyi sinema filmleri

İşçilerin verdiği hak mücadelesi sinema tarihinde yıllardan beri çok sayıda filme konu oldu. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı dolayısıyla izleyebileceğiniz işçi sınıfının kavgasını anlatan filmlerden bazıları şöyle...
(0) (0)
1. RIHTIMLAR ÜZERİNDE (1954)
Terry Mallon zor şartlarda liman işçisi olarak çalışan eski bir boksördür. Ringlerdeki başarılı kariyerinden liman işçiliğine kadar düşen adam bir nevi bunalımdadır. Çalıştığı limanın ve civar limanların patronu Johnny Friendly görünürde liman işletmeciliği yapsa da kimi illegal işlere karışmaktadır. Bunlardan biri Terry’nin başını derde sokacaktır. Çocukluk arkadaşının Friendly’nin emriyle öldürülmesine tanık olan Terry, hiçbir suçu olmamasına rağmen suçlu konumuna düşmüştür. Friendly için çalışan ağabeyi de ona sırt çevirince liman işçilerini bir araya getirip büyük bir ayaklanma başlatacaktır. Usta yönetmen Elia Kazan imzalı film, New York Sun yazarlarından birine ait bir öykü dizisinden sinemaya uyarlanmıştır. Başrolündeki Marlon Brando ve Karl Malden’in unutulmaz performanslarına ev sahipliği yapan film sekiz dalda Oscar kazanarak büyük bir başarı elde etmiştir.
2. GAZAP ÜZÜMLERİ (1940)
Gazap Üzümleri, Amerika’ya büyük hasarlar veren Büyük Ekonomik Buhran döneminde geçen bir hikayeye odaklanır. Doğup büyüdükleri yerden kuraklık, işsizlik ve ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle ayrılmak zorunda kalan Joad ailesinin yaşadığı sorunlar ancak başka bir şehire gittiklerinde çözelebilecek cinstendir. Joad ailesi bu yüzden California’ya göçmeyi seçer. California ekonomik buhrahtan kaçan binlerce insanın umut kapılarını araladığı yer olmuştur. Joad’ların durumu da farklı değildir; burada iş, yiyecek yemek ve bir gelecek hayalleri içerisinde olacaklardır. İki kategoride Oscar kazanan film Amerikanların en değer verdiği yapıtlardan biri olmuş, defalarca sinemaya uyarlanmıştır. Bu versiyonu John Ford tarafından yönetilmiş, başrollerinde de Henry Fonda, Jane Darwell ve John Carradine yer almıştır.
3. MODERN ZAMANLAR (1936)
Modern Zamanlar, 1929 yılında tüm dünyada baş gösteren global ekonomik krizi döneminin atmosferini tüm çıplaklığıyla yansıtan bir Charlie Chaplin filmi. Film, döneminin sosyal ve ekonomik konumu üzerine gerçekçi yorumlar getirir. Bir fabrikada sıkı bir mesaiyle çalışan Şarlo’nun, bu tempoya ayak uyduramaması, beraberinde türlü yanlış anlaşılmalarla akıl sağlının yerinde olmadığına karar verilip hastaneye yatırılması gibi trajideleri konu alır. Hastaneden çıkan Şarlo, bu kez amaçsızca elinde salladığı kırmızı bayrak yüzünden komünist zannedilerek hapse atılır. Her haliyle kara komedi ve esaslı bir eleştiri niteliği taşıyan filmde Şarlo’nun hayatını değiştiren şey ise kimsesiz bir kızla yollarının kesişmesi olur.
4. BİSİKLET HIRSIZLARI (1948)
Bisiklet Hırsızları'nda, savaş sonrası yaşanan iki senelik işsizlik döneminin ardından nihayet iş bulabilen Antonio mutluluktan havalara uçmaktadır. İşi için kendisine lazım olan bisikleti almak için yataklarını satmaları gerekmiştir; ancak Antonio en sonunda para kazanabileceği için mutludur. Yeni işinin ilk gününde bisikleti çalınan Antonio neye uğradığını şaşırır. Yaşadığı ailevi ve dünyevi problemleri çözebilmesi için acilen bisikletine yeniden kavuşması gerekmektedir. İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin mimarlarından Vittorio De Sica’nın imzasını taşıyan Bisiklet Hırsızları, bir savaş sonrası toplumunun portresini oldukça geniş bir perspektiften çiziyor.
5. METROPOLİS (1927)
Metropolis'te, insanlık artık ikiye ayrılmıştır. Yer altında makinelerle birlikte yaşayan sınıf ve yukarıda daha konforlu bir yaşam süren yönetici sınıf. Yer altında yaşayan işçiler zorlu bir yaşam sürerken, yönetici sınıf konforlu bir hayat sürer. Hayatlarından oldukça memnun olan yönetici sınıf, yaşam mücadelesi veren yer altındakilerin durumu pek de önemsemez. Lang, bölünmüş toplumsal yapıyı, insanı bir aşktan yola çıkarak, uzlaştırmaya çalışır.
6. İŞÇİ SINIFI CENNETE GİDER (1971)
İşçi Sınıfı Cennete Gider, sadece kapitalist düzeni, makineleştirmeyi eleştirmez, işçi sınıfının politik mücadeledeki ikircikli tutumunu eleştirir ki; filin kahramanı Massa, nam-ı diğer Lulu, cenneti kadınlarının bacak aralasında arayan bir lümpendir ve onun politikleşme süreci işaret parmağını yitirmesiyle somutlaşır. Lulu, bir makinenin dişlisi gibidir, ona göre işinde başarılı olmasının sırrı çalıştığı makinenin ritmine ayak uydurmaktır. Aynı fabrikada çalıştığı arkadaşı bir gün, 'Yatağında ölmeyeceksin,bu fabrikada öleceksin' diye çıkıştığında, onun yanıtı, 'Ne fark eder ki!' olur. Ancak Lulu, işçi sınıfı mücadelelerinden kaçmaya çalışırken, hangi sınıfa ait olduğu gerçeği peşini bırakmaz.
7. BLUE COLLAR (1978)
‘Taxi Driver’ın senaryosuyla adını duyuran Paul Schrader’in yönetmen olarak imza attığı ilk yapım olan ‘Blue Collar’, Amerikan sinemasının en iyi işçi sınıfı filmlerinden biri olarak kabul edilir. Başrollerinde Harvey Keitel, Richard Pryor ve Yaphet Kotto’nun oynadığı film, Detroit’taki otomobil endüstrisinde çalışan üç işçinin öyküsünü anlatır. Sendikalı olmalarına ve maaşlarını düzenli almalarına karşın üçü de ailelerini geçindirmekte zorluk çekerler. Son çare olarak, yerel sendika ofisinin kasasını soymaya karar verirler. Ama sendika yöneticilerinin işçilerin sırtından kazandığı haksız paraları keşfedince eylem planları değişir. Gerçekçi, sağlam ve öfkeli bir film…
8. 9’DAN 5’E (1980)
Judy Bernly, Violet Newstead ve Doralee Rhodes, sıradan bir şirkette çalışmakta olan üç kadın çalışanlardır. Bu iş yerinde bu kadar sıradanlığın içerisinde anormal olan tek şey ise, egoist, cinsiyetçi ve yalancı patronlarıdır. Judy, Violet ve Doralee, patronlarına güzel bir oyun oynayabilmek adına güçlerini birleştireceklerdir.
9. HER ŞEY YOLUNDA (1972)
Fransız Yeni Dalga Sinemasının üstadları; Jean Luc Godard ve Jean Pierre Gorin yönetimindeki "Tout va bien", Herşey Yolunda, 1972 tarihli bir film. Devrimci sosyalist bir bakış açısına sahip bu ilginç yapımda, başrolde solcu ve aktivist kimliğiyle tanınan aktrist Jane Fonda yeralmaktadır. 68 Mayısından sonra Godard ve arkadaşları siyasi tavrını yeni yeni hissettiren ve hem güzellik ikonu hem de ilerici bir kişiliğe sahip olan Jane Fonda’nın başrolünde oynadığı Marksist-Brecht’çi bir güldürü ile dönüp o günlere baktılar. Sert bir dille kapitalizmi medyayı toplumu ikili ilişkileri eleştirdiler. Film, Amerikalı bir kadın gazeteci ile Fransız reklamcı/yönetmen eşinin gözünden grevdeki bir fabrikada yaşananları anlatan radikal bir başyapıt olarak değerlendirilirken 1973’te Berlin Interfilm Ödülü’nü kazanmıştır.
10. SILKWOOD (1983)
Alice Arlen ve Nora Ephron'ın gerçek bir olaydan hareketle senaryosunu yazdıkları 'Silkwood', 1983 yılında 5 dalda Oscar'a aday gösterilmişti. Bir nükleer santralde laborant olarak çalışan Karen Silkwood ihmal sonucu radyasyona maruz kalır ve hayatı ciddi bir risk altına girer. Konuyu araştıran bir gazeteciyle işbirliği yapan Karen santraldeki yanlışlıkları ifşa etmeye kararlıdır. Ne var ki savaştığı güçler kendisinin çok üzerindedir ve onu durdurmak için yapmayacakları şey yoktur. Meryl Streep'in başarılı performansıyla Oscar'a aday olduğu film En İyi Yönetmen, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ( Cher ), En İyi Senaryo ve En İyi Kurgu dallarında da bu ödüle aday olmuştu.
11. BEN, DANIEL BLAKE (2016)
Daniel Blake, New Castle’da yaşayan bir marangozdur. Fakat ciddi sağlık durumu nedeniyle çalışamamaktadır. Hayatında ilk kez “işsizlik fonuna” başvuran Daniel, gerçekten hasta olduğunu bürokrasiye kanıtlamaya çalışır. Ama sistemin çarpıklığı nedeniyle devlet yardımı da alamaz ve yeniden iş aramak zorunda kalır. Daniel bu zorlu süreçte Katie adında bir anne ve onun küçük çocuklarıyla dostluk kurar. Kendisi gibi bozuk sistemle ve boğucu bürokrasiyle mücadele eden ve iki çocuğuna tek başına bakan genç Katie ile yoldaş olacaktır... Fakat sosyal yardım tablosu hiç de toz pembe değildir... Paul Laverty'nin senaryosunu yazdığı ve usta yönetmen Ken Loach'ın yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini Dave Johns ve Hayley Squires paylaşıyor. Film, 2016 yılında Cannes Film Festivali büyük ödülü Altın Palmiye'nin sahibi oldu.
12. MADEN (1979)
Zonguldak'ta madende çalışan işçiler, oldukça zor şartlar altında ve yetersiz güvenlik önlemleriyle geceli gündüzlü çalışmaktadırlar. Tek amaçları evlerine ekmek götürmek ve ailelerini geçindirmek olan bu işçilerden İlyas durumun ciddiyetinin farkındadır. Arkadaşları Nurettin ve Ömer'i de uyarır ve sendikanın harekete geçmesi, gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması için imza toplar. Fakat işlerinden kovulma korkusuyla pek çok iş dayanışmaya ya da greve destek vermez. İlyas mücadelesinde yalnız kalır ve çıkar grupları tarafından tehdit edilir. Ama acı gerçek çok uzak değildir. Birkaç hafta sonra madende gerçekten ciddi bir patlama yaşanır ve İlyas'ın göçük altında kalır. Hayatını kaybeden işçilerden biri olur. Bunun üzerine maden işçileri İlyas'ın cansız bedenini omuzlarında taşıyarak birlik ve dayanışma sözü verirler... Türk sinemasının 1970'lerde yaşadığı toplumsal gerçekçilik değişiminin en bilinen örneklerinden olan film, usta sinemacı Yavuz Özkan'ın imzasını taşıyor. Cüneyt Arkın'ı alışılmışın dışında bir rolde izlediğimiz yapımda Tarık Akan ve Halil Ergün de yer alıyor

(0) (0)

Marlon Brando'lu Rıhtımlar Üzerinde'yi tek geçerim. Üniversitede hocam önermişti, o günden beri hayranıyım bu adamın

(0) (0)
ayberk74 02.05.2020 20:38

Rumuz:
veya
Üyeliğin ile yazmak için giriş yap veya kayıt ol