Alzheimer hastası bir adamın, yavaş yavaş unutup bir daha hiçbir şey hatırlamamaya başlayacağını öğrendikten sonra geçmişin intikamını almak için planladığı bir dizi cinayeti işlemesini konu edinen Şahsiyet, son yıllarda üretilmiş en başarılı ve en çok ses getiren yerli diziler arasında ilk sırada yer alıyor.

Aynı gün, aynı hastanede dünyaya gelen biri kız diğeri erkek iki bebek, hastanede boş yer kalmayınca aynı yatağa konurlar. Ailelerinin "doğar doğmaz birbirlerini buldular" şakası üzerine, bebeklere beşik kertmesi yapılır ve kızın ismi Leyla, oğlanınki ise Mecnun olur. Aradan yirmi beş yıl geçer. Leyla, İstanbul Üniversitesi'nde okurken, Mecnun ise Açık Öğretim'e devam eder. Her ikisinin de birbirlerinden haberi yoktur. Bir sabah, ailesi Mecnun'a durumu anlatınca, Mecnun gönülsüzce annesiyle birlikte Leyla'yı istemeye gider. Fakat ziyaret tartışmayla sonlanır; gönülsüz Mecnun ise Leyla'yi ilk gördüğü anda aşık olmuştur.

Behzat Ç., polis akademisinden 1985'te mezun olmuş fakat arkadaşları meslekte yükselirken aldığı cezalardan dolayı aynı mevkide kalan ve şuan cinayet masasında görevli bir polistir. Yazılı kanunları hiçe saymasıyla ünlü Behzat Ç., adaleti vicdanın sesine göre sağlamayı ilke edinir. Ayrıca özel hayatında yaşadığı travmalar, işini de doğrudan etkilemektedir. İnsanlara karşı güvensiz, ikili ilişklilerinde tutarsız ama samimi bir karakter çizen Behzat Ç.'nin yaşamında en çok değer verdiği insan ise, kızı Berna'dır.

Üç çocuklu yalnız bir baba; Fikret.. Zamanında büyük bir hata yaparak ilk aşkı İpek ile değil, zengin bir kadın olan Şule ile evlenen Fikret, İpek'i bir türlü unutamayınca eşinden ayrılır ve çocuklarıyla beraber yaşamaya başlar. Düzenli bir işi olmayan Fikret, ailesine bakabilmek için canını dişine takar ama hep bir şeyler eksik kalır. Fikret'in büyük kızı Zeynep'in özgürlük savaşı, oğlu Alim'in aşkı ve Çengelköy semtindeki esnafın dertleri, sohbetleri ile unutulmayacak bir aile dizisi..

Aynı üniversitede okuyan ve aileleri başka şehirde yaşayan dört kız arkadaş, yurtta rahat edemedikleri için beraber bir ev kiralamaya karar verirler.Fakat oturabilecekleri, beğendikleri evlere ya maddi güçleri yetmez ya da ev sahipleri evlerini öğrenciye kiralamaz. Sonunda iki katlı ahşap 7 numaralı evin kiralık olduğunu görürler. Hiç çocukları olmamış ama birbirine çok düşkün Vahit ve Zeliha çiftinin olan bu ahşap evin üst katını, 4 kız arkadaş kiralar. Fakat bakkal Vahit'in saf, taşralı amca oğulları da İstanbul'a gelip aynı evin alt katına yerleşince cümbüş başlar!

Ömer, babasının atölyesinde çalışarak sade bir hayat içerisinde yaşamını sürdüren bir gençtir. Askerlik dönüşü sevgilisi Eyşan ile evlenmeyi planlamaktadır. Fakat kendisini bir anda cinayetten hapiste bulunca hayatı allak bullak olur. Hapisteyken tanıştığı Ramiz Dayı, ikinci babası olur. Ömer kimliğini saklayarak, bir dizi estetik operasyon sonrası Ezel'e dönüşür. Hapishaneden çıktıktan sonra kendisine oyun oynandığına inanarak intikam için Eyşan'ın, en iyi arkadaşı Cengiz'in ve abisi bildiği Ali’nin peşine düşer... Aşk, güç, para, mafya entrikaları hayatlarının bir parçasına dönüşürken, her biri intikamdan beslenir...

Samatya'da bir kebapçı dükkanı işleten Ali Haydar, eşinin ölümünün ardından kızlarını büyütmüş, yetiştirmiş, kendi kendini eğitmiş, nazik, sevecen dürüst bir adamdır. İşte İkinci Bahar; Antep Sofrası'nda çalışmaya başlayan gururlu, inatçı ama duygusal bir kadın olan Hanım ile Ali Haydar arasında başlayan bir sevda öyküsünü anlatır.

Metin, Ali, Feyyza. Yok yanlış yazmadık. Koyu Beşiktaşlı emekli mühendis Tahsin Bey efsane üçlüyü yaşatmak için ilk iki çocuğuna Metin ve Ali ismini verir. 3. çocukları kız olunca onun adı da Feyyza oluverir. Babalarının zoruyla, kollarında bir altın bilezikleri olsun diye, yazları su tesisatçısında çıraklık yapan Metin ile Ali, okuyamayınca gerçekten tesisatçı olup çıkarlar. Ancak onların hamurunda başka bir şeyler vardır. Feyyza'nın eline bakan, eve para getirmeyen ikili dünyaya barış ve mutluluk getireceklerine inanmaktadırlar. Kimsenin ciddiye almadıkları icatlarının gerçekten çalışıyor olması, hayatlarındaki tüm dengeyi değiştirir.

Üç yakın arkadaşın, oyunculuk yolundaki meşakkatli ve güldüren maceraları.. Ahmet başrol oynayarak başladığı oyunculuk serüveninde bir daha hiç o kadar şanslı olamamış, eski günlerin özleminde bir oyuncudur. Murat sektöre geç girmiş olmasına rağmen çok çalıştığını ve hakettiği yerde olmadığını düşünümektedir. Sadi ise, gümrük memurluğu yaptığı günleri ardında bırakıp oyuncu olmaya gelmiş, bu yolda her şeyi yapmayı göze almış biridir. Üç kafadar kendi filmlerini çekmek isterler ama bir yapımcı bulmak hiç kolay değildir. Sonunda sırf para için Meslek Hikayeleri adlı belgeselin sunuculuğunu yapmayı kabul ederler.

Güçlü kadın karakterleri ve neredeyse doğaçlama tadındaki diyalogları ile, adı Yeditepe İstanbul ve Sultan Makamı ile birlikte anılan samimi bir hikayeye sahip dizi. 1996-98 yıllarında Mahinur Ergun yönetiminde yazılıp çekilen dizi, 2001'de Çağan Irmak ile tekrar ekrana döndü.