Sosyal medya fenomeni Danla Bilic'in sosyal medyayı sallayan görüntüleridir. Yıllar önce çekildiği söylenen öpüşme görüntülerinde, canlı yayın yaptığı esnada yanında oturan kadını dudağından öpüyor. 

Sivri dilli şovmen Okan Bayülgen, TV100 kanalında yayınlanan Uykusuzlar Kulübü programında RTÜK'e ufak bir ayar vermiş.

Konuğuyla sohbet ederken, canlı yayında seks demedikleri için seks de yapmadıklarını, sigara demedikleri için de sigara içmediklerini söylemiş. "Ekranda neyi söyleyemiyorsak öyle yaşıyoruz, ama Çukur'daki gibi silahlarla sıka sıka gidiyoruz." diyerek RTÜK'e çifte standart eleştirisi getirmiş.

Haklı mı? Bence haklılık payı var. Madem alkol, sigara, seks vs. yasak, e kadına şiddet ve silahlar da yasaklanmalı o zaman. 'Eşek' kelimesi bile sansür yiyor ama mermiler havada uçuşuyor. Ayarı yok bu RTÜK'ün. Derhal adam gibi bir düzenleme getirilmeli. Alkol, sigara söylenmemeye devam etsin ama silahlar da kaldırılsın o zaman.

Show TV ekranların yayınlanan güzellik programında jüri koltuğunda oturan Tuğba Özay'a "yılbaşı özel çekilşinde 80 milyon Tl sana çıksa ne yapardın diye sormuşlar" o da bildiğin oradayapmış sıvamış ve şöyle demiş. "bana çıksa 80 milyon, ülke nufüsü da 80 milyon herkese 1 milyon dağıtırım olur biter..." ekibin mavi ekran verdiği kısa bir andan sonra allahtan yanındaki erkek juriden biri herkse 1'er lira düşer diyerek düzeltmiş ama Tuğba o anda hala sıvamakla meşgul olduğu için mevzuyu yine kavrayamamış.

Uzun zamandır Türkiye'nin yanı başında süregelen savaş, iç çatışma ve insanlık dramiını tüm acımasızlığıyla canlı yayınlar ve sosyal medya paylaşımlarıyla yaşamamıza rağmen yinede özellikle 2. dünya savaşı üzerine temellendirilen büyük bütçeli savaş filmlerini izlemekten de kendimizi alamıyoruz.

Genel olarak sonunda iyi olanın ve iyi kalmaya çalışanların her şeye rağmen hayatta kalmayı bir şekilde başardığı bu filmler, barındırdıkları ağır depresif zaman ve mekan anlatımlarıyla belki de bir iç rahatlatma seansı oluyor bizlere.

O durumda olmadığımız, öyle bir zamanda yaşamadığımız için kendimizi sıcak evlelerimizde işyerlerimizde şanslı hissediyoruzdur. Ama siz siz olun aşağıdaki filmleri izlediğinizde ve akşam haber bültenlerine baktrığınızda kendinize yeniden sorun şu soruyu: Bu ortam bana gerçekten çok mu uzak?

İşte o filmler ve konuları:

The Book Thief

The Book Thief, 2013 Almanya-ABD ortak yapımı, Markus Zusak’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ve müzikleri ile Oscar’a aday olmuş savaş dram filmidir. Yahudi bir genç kızın Alman bir aileye verilişi, kimliğini saklama çabaları ve kitap aşkını anlatan, mutlaka izlenmesi gereken bir film.

Lore

Lore, Türkçe’ye çevirisi ile Savaşın Gölgesinde, Cate Shortland’in yönetmenliğini yaptığı Avustralya-Almanya ortak yapımı Almanca savaş filmidir. Almanya’da 2. Dünya Şavaşı’nın sona ermesinden sonra Alman bir kızın ve kardeşlerinin eve ulaşma çabalarını ve onlara yardım eden Yahudi bir gencin hikayesini konu alıyor.

Pearl Harbor

Pearl Harbor, Amerika ve Japonya arasındaki savaşın acı sonuçlarını gözler önüne seren, iki taraf için de zorlu geçen bu durumu seyirciye yansıtmayı başaran kaliteli filmlerden. Yönetmenliğini Michael Bay‘in yaptığı 2001 yapımı drama/aksiyon filmi mutlaka izlenmesi gerekenler arasında. Filmin kendisi kadar soundtrackleri de bir o kadar başarılı.

Life Is Beautiful

Hayatın güzelliğini ve yaşamın ne kadar kıymetli olduğunu seyircilere anlatan en özel filmlerden. Filmde, Nazi Almanya’sındaki toplama kamplarından birinde esir olan Yahudi ailenin acıklı öyküsü anlatılıyor. İnsanlığa ders niteliğinde olan, İtalyan yönetmen Roberto Benigni‘in yönettiği, 1997 yapımı İtalyan drama filmi usta oyuncuları ile mutlaka izlenilmesi gerekenler arasında.

Suite Française

Çoğu savaş filmleri gibi gerçeğe dayanan Suite Française savaş zamanı imkansız hale gelen aşkı derinlemesine seyirciye aktaran kaliteli filmlerden. Yarım kalan bir piyano bestesi ve aşk ile savaşın insanlar üzerinde ne denli yıkıma neden olduğunu duygusal yönden anlatan kaliteli filmler arasında.

Eskiden yılbaşında insanlar televizyon başında sevdiği sanatçıları dinleyerek yeni yıla girerdi. Neredeyse bütün programlar canlıydı. Keyfi başka olurdu. Son 10 saniye canlı olarak sayılır ve büyük bir coşkuyla kutlanırdı.

Bu durum artık tam tersi oldu. Bütün programlar banttan yayın. Sanatçılar mekanlara gidip paralarını kazanıyorlar ve halk evinde banttan yayına mahkum oluyor. Herkesin dışarı gitmek için imkanı yok ya da o kalabalığı çekmek istemeyebilir. Ben eskisi gibi canlı programların olmasından yanayım. Sevdiğim sanatçıları canlı canlı televizyonda dinleyip o sıcak ortamı yeniden yaşamak istiyorum. Çok mu şey istiyorum?

Türk toplumunun tarihi kahramanlara duyduğu saygı ve bunların manevi şahsiyetlerini yaşatma onurlarına leke getirmeme konusu bugün de çok canlı bir şekilde yaşıyor elbet. Ama kabul etmek gerekir ki geçmişte bu durum çok daha fazla yaşatılıyordu. Hatta gereğinden fazla bile denilebilir.

Şimdi hemen "ne demek gereğinden fazla kardeşim, korumayalım mı" dediğinizi duyar gibiyim. Elbetteki koruyalım ama bunu tarihi bir karakteri çok daha bilinir kılacak ve göz önüne getirecek ve belki de sevdirecek bir filmin çekilmesine de mani olmayacak düzeyde yapmak lazım.

Bunu da ben demiyorum, yıllarını sinemaya adamız Yeşilçam efsanesi Kadir İnanır diyor ve gerekçe olarak da geçmişte yaşadığı acı bir tecrübeyi gösteriyor.

İşte Kadir İnanır'ın kendi anlatımıyla Erzurum'da Nene Hatun filmini çekerken yaşadığı zorluk ve baskı:

"Biz 1970’li yıllarda Erzurum’da Nene Hatun’un hayatını anlatan bir film yapacaktık. Benim de sinemaya başladığım ilk yıllardı. Hazırlandık filme. ’Pazar Dergisi’ diye bir dergi vardı. O günkü anlayışımıza göre çıplak fotoğralar basan, magazinsel bir dergiydi. Biz de konuladığımız hikayeye göre, Nene Hatun kocasını askere gönderirken gerdek gecesi çekiyorduk. Böyle yanyana Türkan Şaroy ile birbirimize bakarken bir gerdek sahnesi çektik. Dergi de o fotoğrafı, ’Milli Kahraman’ın gerdek sahnesi filme alındı’ diye yayınladı. O yıllarda İstanbul ’da okuyan Erzurumlu üniversiteli talebelerin kurduğu dernekler ’Hayır siz bu şartlarda Erzurum’a giremezsiniz’ diye bir kampanya açtılar. Biz de endişe duyduk. Ben o zaman film çekilirken söz sahibi değildim. Şimdiki konumum olsa öyle iki tane derneğin direnişine karşı dururdum. Şimdi ki gücüm olsa o filmi burada çekerdik. Yapımcı da çekindi her halde. Gittik filmi Gerede’de çekdik. Adını da ’Gazi Kadın’ olarak değiştirdik. Çünkü Nene Hatun’a yakışan en güzel isim oydu. O film Türk sinemasının en güçlü, en pahalı filmlerinden biri oldu. Zaten tarihi günlerde de zaman zaman televizyon ekranlarına geliyor. Sonra o filme karşı çıkan Erzurumlular seyrettiler. Sanıyorum ki utanmışlardır. Keşke o filmi burada çekseydik daha anlamlı olurdu diye düşünüyorum. Şimdi birden bire kaç yıl geriye gittim. Şu mekanda çekmek varken, gittik Gerede’de çektik."

İşte o filmden Türkan Şoray'ın canlandırdığı Nene Hatun:

2019'un son haftasında gündemin en önemli gazetecilik olaylarından biri haline gelen dilencilik dosyasınde CnnTürk muhabiri Sema Akbulut, elinde oyuncak bebeği ile sosyal deney için İstanbul'un farklı ilçelerinde dilencilik yapmıştı. Bazı vatandaşlar acıyarak yardım ederken bazıları ise akla hayale gelmeyecek tekliflerde bulunmuştu.

Akbulut, bir kişinin para verirken tacizde bulunduğunu söyleyerek sosyal deney sırasında yaşadıklarını canlı yayında anlatmış.

Türk sinemasında hatrı sayılır bir yere sahip olan Nuri Alço hakkında daha önce duyulmamış bir gerçeği Fulden Uras açıkladı.

Yeşilçam'ın efsane isimlerinden biri olan Nuri Alço'nun, 1974'te Fulden Uras'ın anneannesi olan Sevinç Gül ile evli olduğu ortaya çıktı. 2. Sayfa'nın haberine göre 1974'te evlenen ve 10 yıl evli kalan çift, 1984'te ayrıldı.

Canlı yayına bağlanan Fulden Uras, ikilinin ayrılma sebebi olarak ihanet iddiasını ortaya attı. Alço'nun, 'Bayan Bacak' olarak tanınan ünlü şarkıcı Serpil Örümcer ile eşine ihanet ettiği öne sürüldü. Uras, Nuri Alço ile anneannesinin nikah fotoğraflarını da yayınladı.

Nuri Alço'nun bilinmeyen evliliğini 45 yıl sonra ortaya çıkaran Fulden Uras, 2. Sayfa programına telefonla bağlanarak şunları anlattı: "Benim anneannemin hayat görüşü çok açık. O yıllarda mavi gelinlik giyecek kadar modern biriydi. Ne kadar evli kaldıklarını bilmiyorum ama yaklaşık 10 sene evli kaldıklarını tahmin ediyorum."

"Nuri Alço o zamanın ünlü bir şarkıcısına aşık oldu yani bir aldatılma var. Şarkıcının ismini söylememeyi tercih ediyorum kimseyi kırmak istemem. Nuri bunu çok inkar etti. Biz ona hep Nuri derdik hiç dede demedik. Yıllar önce Mehmet Ali Erbil'in programına katılmıştık Nuri de oradaydı. Ben 'Nuri benim dedem dedim' orada bir karmaşa oldu. Bana kuliste 'Neden bunu söyledin?' dediğinde niye sakladığını sormuştum."

"Anneannemin rahmetli olduğu gün Nuri'nin kalp ameliyatı vardı. Çok enteresan bir tesadüf oldu. Anneannem ona çok emek verdi ve çok varlıklı bir kadındı. Benim sülalem Nuri Alço'yu kabul ettiyse oda bu evliliği kabul edecek. Anneannem ile tanıştığında Alço ilaç tekniker gibi bir şeydi zannediyorum ki aralarında 17-18 yaş var."

'Ben bunu bir gün gazeteye vereceğim' derdi anneannem. Sevin annem şimdi rahat uyusun ben herkese duyurdum. Ben de Nuri Alço'ya bir dur diyorum artık. İlk evliliği anneannem Sevinç Gürle'dir. Onun nişanlısıyla evleneceğini düşünmüyorum. Sonuçta aşık olan hemen evlenir. Yaş farkı olabilir çünkü onun yaşıtlarının torunları var şimdi."

Türkiye'de gazeteciliğin, haberciliğin ayaklar altına alındığının göstergesidir. Sözde ülkenin en önemli haber kanallarından olan CNN Türk ve NTV, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun sadece İstanbul'un değil Türkiye'nin gündeminde tartışma konusu olan Kanal İstanbul projesiyle ilgili basın toplantısını kısaca verip daha sonra yayını kesmiştir. 

CNN Türk orman yangını haberine geçti.

NTV de asgari ücret toplantısını verdi.

Bir zamanlar yandaş suçlamalarına maruz kalsa da Habertürk son dönemde takdir toplayan tarafsızlığını sürdürdü ve yayını kesmedi uzunca bir süre.

Muhalif yayın kimliğiyle bilinen Halk TV, Tele 1, Krt gibi kanallar da olmasa İmamoğlu'nun konuşmasının tamamını izleyemeyeceğiz.

Otu b.ku canlı yayınlayan Anadolu Ajansı da bu önemli toplantıyı görmezden geldi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün katıldığı "Yeni İnsan Hakları Eylem Planı Değerlendirme Toplantısı" ve "2. Enerji Tüketim Zirvesi"nin canlı yayını var ama aynı dakikalarda konuşan İmamoğlu yok.

TRT Haber'e zaten Allah vurmuş vuracağı kadar. Onlar iyice rezil.

İspanya'da her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen piyango çekilişini sunan RTVE muhabiri Natalia Escudero, büyük ikramiyenin kendisine çıktığını zannedince canlı yayında 'artık işe gelmeyeceğini' söylemiş ancak bilete yalnızca amorti çıktığı anlaşılınca özür dilediği ve sosyal medyanın diline düştüğü olaydır.

Habertürk TV'de yayınlanan Türkiye'nin Nabzı programının sunucusu Didem Arslan Yılmaz'ın, gazetecliğini eleştiren meslektaşı Zafer Arapkirli'ye canlı yayında sert sözlerle yüklenmesidir. Zafer Arapkirli'nin sosyal medyada kendisiyle ilgili yaptığı yorumlara hiddetli şekilde yanıt vermiştir.

Müge Anlı'daki 'ikinci Palu vakası' olarak değerlendirilen Mehmet Muharrem Elbay olayıyla ilgili çok şey bildiği düşünülen Zeynep Ergül, karakola götürüldü.

Açıklamalarıyla Türkiye'nin gündemine yerleşen Zeynep Ergül, 5 aydır kayıp olan 19 yaşındaki kızı Fatma Bozkurt'un bulunması için yayına çıkmıştı. Ancak ortaya çıkan ayrıntılar 3 yıl önceki bir cinayeti yeniden gündeme taşıdı. Müge Anlı programında kızını arayan Zeynep Ergül'ün Mehmet Muharrem Elbay'ın ölümündeki tek şüpheli Cahit Ergül'ün kız kardeşi olduğu ortaya çıktı. 

Canlı yayında Zeynep Ergül'ün evine jandarma ekipleri geldi ve Ergül, eski eşinin bıçaklanması ile ilgili ifadesi alınmak üzere karakola götürüldü.

Müge Anlı, canlı yayında “Ablasının kocası, iş yaptığı adam, evi satan, evi alan”la yakınlaşan kadının her dediğinin yalan çıkmasına rağmen sürekli amin amin demesine "sende hiç mi Allah korkusu, şu kadarcık vicdan yok" diyerek şöyle patlamış: “Bu programa gelen sen ve senin gibi hanımlara hayret ediyorum ya, kapınızda kuyruklar var. Geldim, gidiyorum, hiç öyle kapımda kuyruk falan olmadı.”

Konya'nın Karatay ilçesinde 10 Aralık 2019 tarihinde meydana gelen ve 3 kişinin ölümüne neden olan bina çökmesini Haber Global için canlı yayında yorumlayan DHA Konya muhabiri Hasan Dönmez'in tekme tokat dövüldüğü mevzudur.

Kayıpları bulması ve cinayetleri aydınlatmasıyla Türk halkının gönlünde taht kuran Müge Anlı, bu sefer değişik bir konuyla gündeme geldi.

Karadenizli ses sanatçısı Yasin Aydın, “Müge Anlı” ismini verdiği bir şarkı yazıp besteledi. Duyanları hayran bırakan şarkıyı Araştırmacı-Gazeteci Müge Anlı, bugün canlı yayında şarkının klibini izleyenleriyle paylaştı.

Şarkıya duyduğu beğeniyi dile getiren Anlı; “Yasin, arkadaşlarını al gel stüdyomuza. Sizi canlı canlı dinleyelim bekliyorum” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti için "Katil devlet" ifadesini kullanmasının ardından büyük tepki toplayan ve bir süre Habertürk ekranlarına çıkmayan Nagehan Alçı, geçtiğimiz günlerde tekrar canlı yayınlarda boy göstermeye başlamıştı.

Dün gece Hülya Hökenek'in sunup yönettiği Enine Boyuna programına konuk olan Nagehan Alçı, bir skandala daha imza attı.

Atatürk'ün katliam yaptığını öne süren ve Tunceli'den 'Dersim' şeklinde bahseden Alçı, bahsi geçen dönemde Nazi Almanyası'ndan zehirli gazların alındığını ve Tunceli'deki teröristlerin bu gazlarla mağaralarda zehirlendiğini iddia etti.

Alçı, Almanların sahte belgelerle Türkiye aleyhinde propaganda yaptığı bir yayından da örnek verdi.

Nagehan Alçı'nın ifadeleri şöyle:

"O belgede 1937 yılında Atatürk’ün imzası ile Meclis Hitler yönetiminden 20 ton gaz alındığı yönünde bir belge. Bu belge daha önce Dersim gazetesinde yer almış. 37-38 Dersim olayları çok acı olaylardır. Atatürk, çok önemli bir lider ama 37-38 yıllarında Dersim’de katliam yapılmıştır.”

Esra Erol'da Melahat isimli genç kadının eşini defalarca aldatması ve iki çocuğunun da başka adamların çıkması tartışma konusu yaratmıştı.

Yaklaşık bir ay önce ATV'de yayınlanan Esra Erol'un programına katılan Melahat isimli genç kadının "Banyo yapmıyor" diyerek boşanmak istediği eşini defalarca aldattığı ortaya çıkmıştı. İki çocuğunun da eşinden olmadığı ortaya çıkan Melahat, ilk çocuğunun babası olarak Celal isimli birini, ikinci çocuğunun babası olarak da Mehmet Muhammet adlı kişiyi söylemişti. Dün canlı yayında açıklanan sonuca göre Melahat'in çocukları ismini verdiği iki kişiden de çıkmadı. (bkz. link)

İsmail Küçükkaya'nın Fox TV'de Çalar Saat'i sunarken başına gelen olaydır. ABD Başkanı Donald Trump'ın tweeti diye parodi hesabın attığı tweeti canlı yayında okumuştur. Okumakla kalmayıp bir de bu durumu analiz yapmıştır. 

Habertürk TV'de Hande Sarıoğlu'nun sunduğu "Spor Saati" programında Fatih Altaylı canlı yayını terketti. Sarıoğlu'nun Emre Belözoğlu sorusuna sinirlenen Altaylı, Sarıoğlu ile tartışmasının ardından canlı yayını terk etmiştir.