Osmanlı karşıtlığının süregeldiği Arap dünyasında bu tabuların yıkıp tam tersi bir etki yaratan dizilerin oluşturduğu büyük başarıdır.

Türkler kendilerini daha Batılı gibi görse de şöyle de bir gerçek ki Ortadoğu’yla farklılıktan çok benzerliğiniz bulunuyor.

Arap dünyasının batı eğitimli, iyi gelir grubundan gelen gençler, Türk dizilerini kendi istekleriyle izlemiyormuş. Daha çok pasif izleyici konumundalarmış. Yani evde anneleri izliyor, onlar da diziye maruz kalıyorlarmış. E senaryolar bir müddet sonra ister istemez o köftehorları da cezbediyordur.

Dini motifler çok baskın olmasa da Türk dizilerinde Müslüman ve modern bir toplumun resmedilmesi izleyiciye çok çekici geliyor. Sanırım bu son dönemde sinema ve dizi sektöründeki muhafazakarlaşmanın getirdiği ilginç artılardan biri olsa gerek.

Batı dizi ve filmlerinde kürtaj kötü bir şey değilmiş gibi gösterilirken. Türk dizilerinde ise kürtaj seçeneği var fakat sonunda karakterler hep muhafazakar tercih yapıyor yani “Kürtaj olmayacağım” diyor. Bu durum da Arapların gururunu büyük ölçüde okşuyor sevindiriyor onları. Lan bak adam veya kız fıstık gibi ama sonunda tercihi benim gibi oldu. Diyordur Arap izleyici.

Bir yandan Arap kadınlar, güçlü kadın karakterleri de çok seviyor. Sanırım Tuba Büyüküstün ve Bergüzar Korel gibi sanatçıların Arap kadınları tarafından bu denli sevilmesinin nedenlerinden biri de bu.

Aslında Türk dizilerini Arap dünyasıyla buluşturan ilk dizi 2008 yapımı KanalD dizisi Gümüş'tür. Dizideki erkek ve kadın karakter arasındaki büyük aşk, eşiyle sürekli ilgilenen romantik erkek karakterleri Arap kadınların dünyasında bir pencere açtı. Yani Arap kadınları Türk dizilerinde romantizmi buluyor.

Öyle ki Gümüş dizisi nedeniyle Arap dünyasında boşanma sayıları bile artmış. (bkz:link) Arap ablalar ne yapıyorsunuz, siz Türkiye'deki tüm erkekleri Kıvanç gibi mi sanıyorsunuz...