Emekli savaş pilotu Bahadır Altan, dün akşam Sabiha Gökçen Havalimanı'nda meydana gelen ve 3 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan uçak kazasını yorumlamak üzere CNN Türk'e bağlandı. Altan yorumlarında biraz hükümete dokundurunca olanlar oldu.

Ülke olarak bir duralım. Biz hâlâ 3. havalimanındayız, hâlâ kanal açıyoruz. Ülke freni patlamış kamyon gibi. Çığ düşen insanları kurtarmaya gidenler yaşamını yitiriyor. Ülke deprem bekliyor İstanbul'u. Buna hazırlanalım bir duralım. Proje üstüne proje üretme yerine biraz aklıselim olmak gerekiyor. Azıcık duralım" dedi adam ve sunucu Semiha Şahin - büyük ihtimal rejiden gelen talimatla - hemen araya girdi, konuğuna teşekkür edip telefon bağlantısını bitirdi.

İşte ülkemizdeki en büyük medya gruplarından birinin içler acısı durumu. Bağımsızlık olmadıktan sonra bu kanalların haberlerine de nasıl güvenilir ki?

Show TV'nin yapmış olduğu ayıptır. Türk sinemasının kült filmi ve başrollerinde Münir Özkul, Adile Naşit, Oya Aydoğan, Şener Şen ve Ayşen Gruda'nın yer aldığı Neşeli Günler filminde geçen “İçişleri Bakanı arkadaşımdır, bir telefonla çıkardım” cümlesi filmden çıkarılmış.

Sansür bununla da bitmemiş. Filmin sonlarına doğru eylem yapan ailenin çocuklarının, Taksim’de önünde oturduğu anıtta yazan İlerici Gençlik Derneği (İGD) ifadesi de kapatılmış.

Show TV'de böyle gösterilmiş fakat orijinali aşağıdaki gibi

Malüm artık neredeyse hepimiz izlemeyle ilgili her şeyi internetten yapıyoruz ve bunun çok büyük bir bölümünü de geniş ekranlı akıllı telefonlar aracılığıyla yapıyoruz. Ama akıllı telefonların geniş ekranları herkesi memnun edecek denli büyük değil zira ekde büyük ekranı hem kullanmak hem de taşımak oldukça zor.

İşte bu soruna çözüm üreten bir telefon çıktı nihayet. Yansıtıldığı her yeri devasa ekrana çevirien projeksiyonlu felefon VOGA 55909 barındırdığı özellikler ile dizi filşm izleyicilerini ve iş gereği sık sık sunum yapmak isteyenleri şimdiden heyecanlandırmış görünüyor.

VOGA 55909 özellikleri
Ekran: 5 inç büyüklüğünde 16:9 ekran formatında Full HD IPS
RAM – Depolama: 4 GB RAM ve 64 GB dahil hafıza.
İşlemci: MediaTek MT6750 ARM-A53 tabanlı 4 çekirdek 1.5GHz, 4 çekirdek ise 1 GHz hızında çalışıyor.
Kamera: Önde 8 Megapiksel kamera, arkada 13 Megapiksel çözünürlüğünde tek kamera.
Batarya: 4000 mAh batarya microUSB bağlantı noktası
İşletim sistemi: Android 7

Dün akşam Tarafsız Bölge programına telefonla bağlanan CHP eski milletvekili Gökhan Günaydın'ın sunucu Ahmet Hakan tarafından canlı yayında azarlanmasıdır.

Gökhan Günaydın FETÖ ile ilgili bir konuda adı geçince bağlanmak istiyor, kanal da bağlıyor. Söz alınca da Ahmet Hakan'a gazetecilik dersi vermeye kalkıyor. Ahmet Hakan da çıldırdı doğal olarak. Zaten yayına bağladık, bize gazetecilik dersi vermeyin dedi. Günaydın susmayınca da sesini kıstırdı. Yakın zamanda kendisiyle irtibat kuran bir CNN Türk çalışanının telefonunu sosyal medyada paylaşmasını hatırlatarak "Çok saygısız bir insansınız. 20 yaşında bir kızın telefon numarasını, sosyal medya hesabınızdan ortaya koydunuz. Sizin nerenize saygı göstereceğim" diyerek canlı bağlantıyı sonlardırdı. Ağzının payını almıştır diye düşünüyorum.

Telefonla katıldığı bir kanalın canlı yayınına Demet Akalın'la ilgili açıklamalarda bulunan İzzet Yıldızhan'ın ağzını açtığı gözünü yumduğu ve şeyine geleni söylediği mevzudur.

Türkicü abi, şarkıc ablamız Demet akanlınla ilgili olarak kısaca şöyle aşağıdaki şeyleri söylediği ve giri çekildi olaydır:

"Yıllar önce Bülent Ersoy ile program yapıyorduk. Kendisi aranıp davet edildi. 'O varsa ben gelmem' konusunu kendisi bana yaşattı. Kendisiyle eskiye dayalı geçimsizlik konumuz vardı onu ifşa etmem... Demet Akalın kendini hiç masum göstermesin. Kendisi de haindir. Sanatçı arkadaşları için açıklamalar yaparken; Pınar Aylin'i suçlarken kendisini masum mu gösteriyor yani? Tartıştığımız bir konu vardı. Neden o konuda bize bu kadar kin güdüp 'O varsa ben gelmem' dedi?"

21 yaşındaki Firdevs Toprak, 1 yıl önce sosyal medya üzerinden tanıştığı ve sadece ismini bildiği T.E. isimli şahıstan hamile kalmış genç kadın, 4 aylık hamile iken bir gün gelen telefonla kendisini arayan bir kadın Firdevs'e birlikte yaşadığı kişinin kendi kocası olduğunu söylemiş. daha sonra 2 aylık bebeğiyle ortada kalan Firdevs, çocuğunun babasını bulmak için Esra Erol'a koşmuş.

Ama canlı yayına bağlanan telefonlar ve gelen bilgiler ile dünyası da hayalleri de yıkılmış. Gelen bilgilere göre T.E. isimli şahıs hiç evli olmadığı gibi hiç evlenmemiş de. Dahası şu an hapiste olduğu ortaya çıkan adam tam bir suç makinesi çıkmış. Bunu duyan Firdevs de "çocuğum böyle bi,r adamın soyadını alacağını benim soyadımı taşısın daha iyi" demiş canlı yayında.

E be kızın niye böylesiniz sosyal medyada kendisini zengin diye tanıtan bu pisliklere sadece parası var diye düşündüğünüz için neden tumanı hemen indiriyorsunuz. yazık değil mi o doğacak sabi sıbyanlara.

Sevilen sanatçı Bülent Ersoy, 1 milyon liralık konserine gitmek için yola çıkmış. Antalya'ya gideceğin uçağı kaçıran Ersoy, bu konudan şirket çalışanlarının sorumlu olduğunu söyleyerek İstanbul Havalimanı'nda kavga çıkarmış. Yaşanan gerginlik sonrası ise bazı şirket çalışanları ifade vermeye gitmiş.

Posta'da yer alan habere göre: konser programı için Antalya'ya gitmek üzere İstanbul Havalimanı'na gelen Bülent Ersoy'u, uçağının kalkmasına 10 dakika kala girdiği havalimanında tekerlekli sandalye hizmeti veren şirket çalışanları karşılamış.

Uçağa binmek için geç kalan Bülent Ersoy, uçağın kapı kapattığını öğrenince adeta deliye dönmüş. Uçağı kaçırmasından şirketin çalışanlarını sorumlu tutan Ersoy, çalışanlara hakaretler yağdırmış.

Olayın ardından bir süre telefonla görüşen Ersoy'un bu görüşmesinden sonra bazı şirket çalışanları savcılık talimatıyla ifade için karakola davet edilmiş. Sanatçının Antalya'da vereceği ve 1 milyon TL'ye anlaşmasını yaptığı konserini kaçırdığı için son derece sinirli olduğu görülmüş.

Uçak kalkmadan 2 saat önce havalimanında oluyoruz genelde. Bu normal halk için böyledir. Bülent hanım 10 dakika kala uçağa gitmiş. Burada sorumlu havaalanı çalışanları mı oluyor? Kızmak için bahane arıyormuş sanırım. Kaçırdığın 1 milyonluk konser de senin suçun, kusura bakma.

sinema salonları, videolar, televizyonlar, tabletler, cep telefonları, internet ve nihayetinde netfilix ve benzeri pek çok dijital platformda ayıla bayıla izlediğimiz birbirinden ilginç sinema filmleriyle teknolojinin de avantajıyla gelecekten tutun da geçmişe kadar pek çok zaman dilimine gitmiş gibi oluyoruz. peki hiç düşündünüz mü bu büyülü macera nasıl başladı, yani ilk sinema filmini kim yaptı ne zaman yaptı neden yaptı diye?

Ben zaman zaman düşünür öğrendikçe de o ilklerin verdiği büyülü hazzı ilklere imza atanlarla yeniden yaşamış gibi olurum. "Kardeşim bana ne senin yaşadıkalrından beni nostaljiyle, duyguyla oyalama sadede gel ilk film diyordun sinema diyordun" dediğinizi duyar gibi oluyorum. ve hemen ilk film konusuna dönüyorum.

Evet, tarihte bilinen ilk sinema filmi; adını Guinness Rekorlar Kitabına dünyada varlığını sürdürebilen en eski film olarak da geçiren; Fransız mucit Louis Le Prince tarafından kayda alınan 1888 yapımı sessiz kısa film Roundhay Garden Scene'dir.

Saniyede 12 kare hızında kaydedilen bu ilk sinema filminin çekimi de sadece 2.11 saniye sürmüş. Bilmeyenler için bunu da açıklamış olalım günümüz sinema filmleri saniyede 24 kare olarak çekilirler. Hatta filmler tv'de yayınlandığında tv'ler saniyede 25 kare olduğundan siz de farketmişsinizdir film hızında bir tuhaflık yaşanır.

İşte bu hızda yaşanan sorundan dolayı günümüz akıllı tv'leri araya bir 25. kare eklerler ki filmler tv'de de normal izlenebilsin.

Dünyaca ünlü sosyal medya uygulaması TikTok, ABD donanması tarafından yasaklanmış. Donanmanın verdiği telefonlarda artık kullanılamayacakmış. Sebebi ise ulusal güvenliğin tehlikeye atılması olarak gösterilmiş.

TikTok uygulamasının Çin merkezli olması düşünülünce aslında çok da saçma bir karar gibi görünmüyor. Orduda böyle şeylerin yasaklanması normal. Sonuç olarak halka açık bir yer değil.

Şarkıcı Aleyna Tilki ve Youtuber Danla Bilic'in sosyal medyada yayınlan görüntülerinin muhafazakar kimliğiyle bilinen Gökçek'lerin kanalı Beyaz TV'de Ece Erken ve Bircan Bali'nin sunumuyla ekrana gelen Söylemezsem Olmaz programında buzlanmasına rağmen neredeyse her şeyin görüldüğü canlı yayın skandalıdır.

Bu yayını fox yapsa RTÜK'cüğüm anında basar cezayı, eminim burada da öyle yapacaktır. Bekleyip göreceğiz.

Sosyal medya kullanımı arttıkça ve ünlüler de dikkat etmeden güvensiz uygulamaları bilgisayaralrına veya cep telefonlarına indirmeye devam ettikçe bu tür saldırılar ve ifşalar devam edecek gibi görünüyor. Bana kalırsa ünlülerin sosyal medya kullanımı ve dijital güvenlik konusunda ciddi danışmanlıklığa ve eğitime ihtiyaçları var.

Dün akşam Habertürk'teki Gündemin Nabzı programına konuk olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun program sunucusu Didem Arslan'la yaşadığı tartışmadır. 

Kanal İstanbul projesinin depremi tetikleyeceği iddiaları üzerine Prof. Dr. Celal Şengör telefonla bağlanıp iddiaları yalanlandı. Bu telefon bağlantısı ortalığı karıştırdı. İmamoğlu Celal Şengör'ün telefonla bağlanmasının yanlış olduğunu, kendisiyle programda yüz yüze konuşmayı tercih edeceğini söyledi. "Ben herhangi bir konuğunuz değilim" falan diye çıkıştı.

Didem Arslan da Celal Şengör'ün programa katılıp katılamayacağını Ekrem İmamoğlu'na sorduğunu söyledi. İmamoğlu ise "bana sormadınız" diyerek tepki gösterince Didem Arslan, "İtirazınız olmadı ama" dedi. İmamoğlu Arslan'a, "Benim bu konuda itiraz hakkım var mıydı yok muydu bilemiyorum, ben bu konuda deneyimli bir televizyon insanı değilim birilerinin dediği gibi" cevabını verince Arslan, "Ama sayın başkan siyaseti çok fazlasıyla öğrenmişsiniz" diyerek tepkisini dile getirdi. Bunun üzerine İmamoğlu, "Ben siyaseti öğrenmedim, ben düzgün tavrı öğrendim" dedi. Dedi de dedi yani, bir anda gerildi ortalık. Zaten Nagehan yeterince geriyordu, bir de bunların tartışması çıktı.

Yıllardır özgürce kullandığımız Youtube'un yaptığı olaydır. Bir sürü kanala aboneliğim var. Akşamları telefondan 3-5 bişeyler izliyorum. Bazen televizyon veya sosyal medya bayıyor haliyle. Farklı bir şeyler izleyip, takip ettiğin kanallara bakma ihtiyacı hissediyorsun.

Youtube'a girip izlemek istediğim bir videoya dokunduğum an direkt premium soruyor. Reddediyorsun, 2 video sonra yine aynı şey. E kardeşim istemiyoruz işte. İstesem zaten ben sana ulaşırım merak etme. Günde 96 kere sorarak soğutma insanı işte.

Premium'un avantajlarına da baktım ama pek bir numarası da yok. Netflix gibi bir şey olsa tamam premium alalım ama ne geregi var? Attığın taş ürküttüğün kurbağa değmiyor.

Burdan Youtube'a sesleniyorum. Yapma etme kardeşim. Gel vazgeç bu öneri işinden. Bir olur iki olur ama uzatmayalım meseleyi.

Az önce açılan Tivitrend başlığında (Bkz.) dikkatimi çeken durumdur. O kadar dizi, ana haber ve programın geride bırakarak birinci olmuş Orman Çocuğu adlı çocuk filmi. Pek rastlananan bir durum değil.

Filmin fragmanını izlemek isteyenler için ise o da burada

Bu durumun sebeplerini düşündüm de, aklıma birkaç sebep geldi. Bunlardan ilki, halkın gündemden bıkmış olabileceği. Bakıyoruz haberlere vahşet, hırsızlık, asla çözüme kavuşmayan siyasi olaylar, halkın ekonomik açıdan dar boğazda olduğu gerçeği vs vs vs... Saymakla bitmez. İnsanlar artık bunalmış durumda. Haber izleyince içimiz kapkaranlık oluyor. İnsanlar da zihinlerini boşaltmak için artık çocuk filmlerine kaçışta çareyi bulmuşlar.

Bir diğer sebep de ebeveynlerin televizyon izlemeyi bırakması olabilir. Neden derseniz, sosyal medyanın etkisinin olduğunu düşünüyorum. Artık sosyal paylaşım platformları Twitter, Instagram ve Facebook gibi mecralar televizyonlardan daha popüler olmuş durumda. İnsanlar zihinlerini burada boşaltıyor. Çocuklara da televizyon izlemek kalıyor. Çocuklarına telefonu vermemek için çırpınan anne babalar şimdi telefonun esiri mi oldu? Şöyle bir durum da var, artık haberlere de telefonlardan ulaşabiliyoruz. Elimizin altındaki aletler sayesinde tüm dünya avuçlarımızın içinde kalmış durumda. Adam neden gidip de 1 saat haber izlesin ki? Ya da kimin kimi boynuzladığı, boğazlayıp öldürdüğünün tartışıldığı bir programı izlesin.

Dizilerin bu hafta yayınlanmamış olması da bir etken tabi ki. Ama diziler de bakıldığında bir haber programı ya da kadın programı kadar bayık değil. Hiç değilse izleyen kişi gerilmeden izleyebiliyor. Dünyayı bilemiyorum ama Türkiye'de artık insanlar bir kaçış yolu arıyor gibi görünüyor. Bence televizyon kanallarının bu konuyu iyi değerlendirip daha keyifli işler kovalaması gerek. Neden televizyonlarda Geniş Aile gibi, Leyla ile Mecnun gibi diziler yok? İnsanlar izlesin ve neşelensin. Bize artık bunlar lazım.

Güney Koreli teknoloji devi şirket LG, tasarlamış olduğu ekranla adından çok söz ettirecek gibi duruyor.

Günümüzde teknolojik aletlerin esnetilmesi ve hatta giyilebilir teknolojilerin de ortaya çıkmasıyla birlikte ortaya çok farklı yenilikler çıkmaya başladı. LG de bu alanda yapmış olduğu atılımla tüm gözleri üzerine çekecek.

Rulo şeklinde tavana asılabilen bir ekran geliştiren LG, bu ekranı CES 2020’de tanıtmaya hazırlanıyor. Ekranın, uçak kabinleri gibi toplu alanlarda bilgilendirme amacıyla kullanılması hedefleniyor.

LG, bu ekranın yanı sıra rulo şeklinde 65 inclik bir ekran daha tanıtmaya hazırlanıyor.

Akıllı telefon sektöründeki gücünü kaybeden LG, rulo şeklindeki ekran ve cihaz tasarımlarıyla, bu alandaki gücünü kullanmaya çalışıyor.

Telefonlar artık hayatımızdaki pek çok şeyin yerini aldı. Hesap yapmak için hesap makinesine ihtiyaç duymuyoruz. Müzik veya radyo dinlemek için müzik çalar'a veya radyoya gerek duymuyoruz. Haliyle artık dizi veya film izlemek için de televizyonlara ihtiyaç duymaz olduk. Her an her yerde istediğimiz şeyi izleyebilme imkanına sahibiz. Otobüslerde uzun uzun dizileri bitirenler bile var.

Benim sorunum da tam olarak cep telefonundan dizi veya film izleyememek. İstediği kadar büyük ekran olsun ama o telefon ekranı bana daima ufacık geliyor. Neden bilmem ama Youtube videolarında falan sorun yok. Tek sorun dizi ve filmlerde oluyor. Sanki yeterince konunun içine dalamıyormuşum gibi hissediyorum. Şimdi Yüzüklerin Efendisi filmini telefondan mı izlemek daha keyifli olur yoksa ufacık ekranlı telefondan mı?  Bir kere efektleri bile anlayamıyoruz minicik ekranlarda. Bu filmler diziler milyon dolarlara çekilsin, ama sen gel onları avuç içi kadar ekranda heba et... Sizleri bilmem ama vakit geçirmek için bile olsa telefondan dizi film izlemeye karşıyım. Eminim benim gibi düşünenler de çıkacaktır. Demir tavında dövülür diyerek noktayı koyuyorum.

Çin'de akıllara durgunluk veren bir olay meydana gelmiş. Eşinin, kendisini kız kardeşinin eşiyle aldattığını öğrenen damat, gizli görüntüleri düğünde dev ekranda 5 dakika boyunca yayınlatmış. Video yayına verildiği sırada damat geline dönüp "bilmediğimi mi sanıyordun" diyor ve ikili arasında itişme oluyor.

Düğüne katılan davetliler ise bu görüntüleri cep telefonlarıyla çekerek sosyal medyada paylaşmış. Yaşanan bu olayın bir video sitesinin virali olduğunu söyleyenler olsa da henüz net bir bilgi yok.

Eskiden bu tip şeyleri insanlar televizyon programlarında falan yaparlardı. Bi ton olay çıkardı. Kavgalar gürültüler... Şimdi sosyal medyanın etkisiyle işler değişti. Anında naklen yayına geçebiliyorsun...

Akıllı telefonlardan sonra son birkaç yıldır hayatımıza girmeye başlayan akıllı televizyonlar barındırdıkları özelliklerle parmak ısırtacak cinsten. Televizyon almayı düşünen neredeyse herkesin dikkat ettiği ilk şey büyük boyutlu olması, internete bağlanacak denli akıllı olması ve ebetteki olmazsa olmaz yüksek çözünürlükle görüntü kalitesi.

Pek çok televizyon müşterisi 4k ve 8k destekli televizyonlar için tabiri caizse kesenin ağzını açıyor. Kimse de demiyor ki “yaw muhtar 4k 8k alıyon da 4k veya 8k yayın yapan televizyon kanalı mı var ki) trt4 hariç bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir tek o 4k yayın yapıyor. Aslına bakarsanız alan bunun farkında olmasa bile 4 ve 8k çözünürlükle tv tercihleri son derece isabetli çünkü eninde sonunda televizyon kanalları kalite yükseltmek zorunda kalacaklar.

Dahası kanallar yüksek çözünürlüklü yayına geçmeseler bile televizyon üreticilerinin pek çozu bazı modellerinde kanalların işini kolaylaştıracak bir teknik özellik (yazılımsal) sunuyorlar. Upscalling denilen bu özellik ile örneğin ekranınızın çözünürlüğünün 1920 x 1080 pixel olduğunu varsayalım. Fakat oynatacağınız video, 720 x 575 pixel çözünürlüğe sahip. Televizyonunuzda bulunan upscalling teknolojisiyle, televizyonunuz çeşitli algoritmalar kullanarak videonuza piksel ekliyor ve bu videoyu en üst düzey çözünürlüğe çıkarıyor.

İnterpolasyon denilen bir algoritma ile gerçekleştirilen bu işlemde sistem, boş piksellerin etrafındaki görüntüyü çoğaltarak o pikselleri doldurur. Örneğin mevcut piksel sarı ise, yanındaki boş piksel de sarı olarak çalışır. Bu şekilde doldurulan pikseller, yapay ama 1080p çözünürlüğe ulaşır. İşin güzel tarafı artık bu teknolojiye erişim de çok zor değil. Zira Türkiye’de de artık alınabilir fiyatlara sahip 4K TV’ler, doğal olarak bu teknolojiyi destekliyor.

Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse bu teknoloji esasen çok da yeni değil. DVD ortamlarının yaygınlaştığı dönemlerde upscaling teknolojisi, HD çözünürlüklü ekranlar için kullanılıyordu. Şimdi ise aynı teknoloji farklı alanlarda kendine yer buluyor.

Gerçek 4K Mı Yoksa Upscale 4K Mı diye merak edenler için de şunu söyleyebiliriz: Elbette gerçek 4K içerik, upscale edilmiş bir 4K çözünürlükte çok daha üstündür. Upscaling teknolojisi her ne kadar işini düzgün yapsa da, oluşturduğu görüntünün bir kısmı yapaydır. Gerçek çözünürlükteki görüntü ise tamamen sıfırdan doğru şekilde oluşturulmuştur. Dolayısı ile gerçek 4K ya da diğer çözünürlükler, upscale ile elde edilenden daha net ve daha gerçekçidir.

Günümüz şartlarında yeni bir televizyon almak isterseniz, dört farklı çözünürlük tipinden birini tercih edebilirsiniz. Bu çözünürlükle düşükten yükseğe doğru şu şekilde sıralanabilir:

HD Çözünürlük: 1280x720p

Full HD Çözünürlük: 1920x1080p

Ultra HD 4K Çözünürlük: 3840x2160p

Ultra HD 8K Çözünürlük: 7620x4380p

Bu çözünürlükler içerisinde ilk üç çözünürlük, elbette şu an satın alabileceğiniz TV’lerden biri olabilir. 8K çözünürlük her ne kadar mevcut olsa da, bu çözünürlüğe sahip bir TV ne ülkemizde ne de yurt dışında satışa sunulmuş değil.

Star TV'nin yeni dizisindeki bir sahnede geçen diyalogdur. Şarkıcı Berkay'ın eşi Özlem Ada Şahin’e bir gece kulübünde "Evli olmasam seni kaçırmazdım" dediği gerekçesiyle Berkay'la kavga eden, daha sonra hastaneye silahla gidip özür dileyen Arda Turan "Bana inanmıyorsan çek vur beni" demişti.

Sefirin Kızı dizisinde de bu olaya gönderme yapılıyor.

Nare, Sancar’a evlendikleri gün manevi abisi tarafından tecavüze uğradığını söylüyor ve kavga ederek ayrılıyorlar. Kavga üzerine kendini uçurumdan atan Nare hastaneye kaldırılıyor.

Hastanede ise Nare’nin abi dediği Akın, telefonda Sancar ile konuşuyor. Sancar Akın’a telefonda tecavüz olayını anlatıyor. Akın ise Sancar’a şu sözleri sarfediyor:

“Nasıl o gözle bakarım. Sancar, eğer Nare’ye el sürdüğümü düşünüyorsan, geleyim oraya çek vur beni anladın mı! Bu şerefsizliği yaptığımı düşünüyorsan çek vur beni.”

Türk sinemasında hatrı sayılır bir yere sahip olan Nuri Alço hakkında daha önce duyulmamış bir gerçeği Fulden Uras açıkladı.

Yeşilçam'ın efsane isimlerinden biri olan Nuri Alço'nun, 1974'te Fulden Uras'ın anneannesi olan Sevinç Gül ile evli olduğu ortaya çıktı. 2. Sayfa'nın haberine göre 1974'te evlenen ve 10 yıl evli kalan çift, 1984'te ayrıldı.

Canlı yayına bağlanan Fulden Uras, ikilinin ayrılma sebebi olarak ihanet iddiasını ortaya attı. Alço'nun, 'Bayan Bacak' olarak tanınan ünlü şarkıcı Serpil Örümcer ile eşine ihanet ettiği öne sürüldü. Uras, Nuri Alço ile anneannesinin nikah fotoğraflarını da yayınladı.

Nuri Alço'nun bilinmeyen evliliğini 45 yıl sonra ortaya çıkaran Fulden Uras, 2. Sayfa programına telefonla bağlanarak şunları anlattı: "Benim anneannemin hayat görüşü çok açık. O yıllarda mavi gelinlik giyecek kadar modern biriydi. Ne kadar evli kaldıklarını bilmiyorum ama yaklaşık 10 sene evli kaldıklarını tahmin ediyorum."

"Nuri Alço o zamanın ünlü bir şarkıcısına aşık oldu yani bir aldatılma var. Şarkıcının ismini söylememeyi tercih ediyorum kimseyi kırmak istemem. Nuri bunu çok inkar etti. Biz ona hep Nuri derdik hiç dede demedik. Yıllar önce Mehmet Ali Erbil'in programına katılmıştık Nuri de oradaydı. Ben 'Nuri benim dedem dedim' orada bir karmaşa oldu. Bana kuliste 'Neden bunu söyledin?' dediğinde niye sakladığını sormuştum."

"Anneannemin rahmetli olduğu gün Nuri'nin kalp ameliyatı vardı. Çok enteresan bir tesadüf oldu. Anneannem ona çok emek verdi ve çok varlıklı bir kadındı. Benim sülalem Nuri Alço'yu kabul ettiyse oda bu evliliği kabul edecek. Anneannem ile tanıştığında Alço ilaç tekniker gibi bir şeydi zannediyorum ki aralarında 17-18 yaş var."

'Ben bunu bir gün gazeteye vereceğim' derdi anneannem. Sevin annem şimdi rahat uyusun ben herkese duyurdum. Ben de Nuri Alço'ya bir dur diyorum artık. İlk evliliği anneannem Sevinç Gürle'dir. Onun nişanlısıyla evleneceğini düşünmüyorum. Sonuçta aşık olan hemen evlenir. Yaş farkı olabilir çünkü onun yaşıtlarının torunları var şimdi."